Türkmenlerin kidizi, Anadolu’nun ise keçesi; koyunların güneş görmeyen karınlarından kırkılan yünlerin ustaların ellerinde önce ıslatılıp, sonra dövülüp, sıkıştırılıp, iğnelenerek kavuştuğu yüksek mukavemeti.

1071 Malazgirt zaferinden sonra Büyük Selçuklu Sultanı Alp Arslan’ın peşinden Orta Asya’dan Anadolu’ya gelen keçe, eskiden köylerde hasır kalıpların üzerine çırpı ile atılıp, saatlerce kollarla pişirilirken, bugün ıslak, kuru ve iğneli keçeleme yöntemleri kullanılarak birbirine kaynaştırılıyor; delikli iplik yapısıyla nefes alıp veren, yumuşaklığına rağmen sağlam bir yalıtkan olan keçe, hangi şekle sokulursa sokulsun yazın serin, kışın sıcak tutuyor.

Peki ya sizin ustalarınız hangi göçmen sanatı Anadolu’da ağırlamaya devam ediyor?