Ustası kalkıp gelmiş olsa da Bulgaristan’dan kendisi kalkmaz tornadan,
üzerine akıtılan boyalarla renklenmiş özgünlüğü, ateşi sönmeyen ocaklardan.
1877 yılında yaşanan Rus Harbi sebebiyle Bulgaristan’dan Anadolu’ya göç ederek Bilecik’e yerleşen Kınık Köyü sakinleri, o gün bugündür kurdukları ocaklarda yöre toprağını bilgi ve tecrübe ile şekillendirerek eşsiz çömleklere dönüştürüyor;
kendilerine özgü akıtma tekniğini kullanarak Osmanlı saray bahçelerinin uğurlu süsü olan tavus kuşunun kanatlarındaki gözlere benzeyen renkli desenler elde eden Kınık Köyü sakinleri, kâse, sürahi, testi, ibrik, bakraç, maşrapa, tereyağlık, kavanoz, küp, vazo, güveç ve bardak gibi sayısız üründe göçmen eli değmiş bir marifeti yaşatmaya devam ediyor.
Peki ya sizin köyünüzün göçmen eli değmiş ürünü ne?